Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler-Sinan Canan

Merhaba Sevgili Takipçilerim

Uzun zaman önce okuyup bitirdiğim ve sizlerle paylaşmak için can attığım kitaplardan biriydi ''Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler''. Ayrıca 1. yıla özel çekilişimde sizlerden birine hediye etmeyi düşündüğüm kitaplardan biri olması hasebiyle de çok önemli. Çekiliş Linki:
https://sendenbendenbizden5.blogspot.com.tr/2017/08/1.yila-ozel-kitap-cekilisi.html

 Akademik hayatımdaki dönüm noktalarımdan biri olmuştur Sinan Hocayla tanışmak... Kendisini iki yıl önce keşfedip bir seminerine katılma fırsatım olmuştu. O zaman ona sorduğum soruya verdiği derin cevap beni çok etkilemişti. O zamandan beri çalışmalarına olan ilgim büyüktür. Ayrıca Sinan Hoca sık sık televizyon programlarına da katılıyor. Dinlemenizi öneririm.

Sinan Canan şöyle tanıtıyor kendini:

''Evli ve üç çocuk babası; biyoloji mezunu; fizyoloji doktoru; sinirbilim sevdalısı; ''kaotik ve fraktal'' olan her şeye tutkun; bilgiye ve hikmete dair her öğrendiğini herkese anlatma takıntısından muzdarip; hayatın tek bir işle uğraşmak için fazla uzun; insanın ise, tek bir işle ömrünü tüketmek için fazla karmaşık olduğuna ikma olmuş, hikmet ve şahitlik peşinde, nefes alan, yemeyi-içmeyi seven; zanları, hataları ve kusurları ile insanlardan bir insan...''

Sinan Canan şuan Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü'nde öğretim üyeliği yapmaktadır ve 2013 yılında bir bilimsel anlatı ve araştırma merkezi olan [n]Beyin'i kırmuştur. Bu bağlantıdan [n]Beyin internet sayfasını incelemenizi öneririm.

''Kimsenin Bilemeyeceği Şeyler'' bu sarı, dikkat çekici kapağı ile daha en başından gönlümü fethetti. Kapak adeta ''Beni okumalısın!'' diye bağırıyordu. Okuduğum kitaplarda kapaktan daha önemli olan içeriktir ancak kapağın güzelliğini de görmezden gelemeyeceğim. Kitabı ilk gördüğümde ''Madem kimse bilemiyor, o halde yazar nereden biliyor?'' diye düşünmemem elde değildi fakat kitabın sonunda neden böyle bir isim seçildiği açıklığa kavuştu. Bilime aşık, yeniliklere açık, sorgulayıcı, araştırmacı bir kişiliğiniz varsa seve seve okuyacağınız bir kitap olacağına eminim. Yoksa bile bence siz de bu kitap sonrası bir beyin aşığı, bilim sevdalısı olacaksınız. :) 

Bir sosyal bilimci olarak fen bilimlerinden faydalanmanın ne kadar elzem olduğunu öğrendim bu kitapla. Akademik hayatımın dönüm noktası olması işte bundandır. Bu kitapla beraber uzun yıllar üzerine çalışmayı yeğlediğim bir konuyu tez çalışmam olarak belirledim. Heyecanlı bir serüvenin başlangıcı oldu Sinan Canan. Kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Kitap üç ana bölümden oluşuyor: Bize Dair, Bilime ve İnanca Dair ve Kaos'a Dair. Sonunda ise ''Kaynaklar ve İlave Okuma Listesi'' yer almakta. Anlatımı her okuyucunun anlayabileceği kadar sade. Benim keyifle okumamın en büyük sebeplerinden biri bu oldu. Sonuçta hepimiz fen bilimleriyle, matematikle ilgilenmiyoruz. Matematiği zaten çok seven ben matematiğe resmen aşık oldum. Sinan Hoca'nın ''Hayatın Matematiği'' başlıklı Gündem Özel Programını da buraya ekliyorum. Matematikle ilgilenenler için güzel bir program.


Beni kaos teorisiyle tanıştıran, matematikle bir kez daha buluşturan, bilim ve inanca dair tefekküre sürükleyen kısacası zihnimi oldukça geliştiren bu kitapta o kadar çok altını çizdiğim satır var ki maalesef hepsini sizlerle paylaşmam mümkün değil. Yine de sevdiğim birkaç bölümü sizler için özetleyeceğim.

Tıbbın ''Dil'' Yarası
Bildiğimiz üzere dünyanın en zor mesleklerinden biridir Tıp. Önce üniversite sınavında başarılı olmak için didinir öğrenciler, sonra altı yıl üniversitede... Ömrünüzde en az bir kez hekime görünmüşseniz, dillerinden hiçbir şey anlamadığınızı fark etmişsinizdir. Çoğu hekim hastalıkların teşhisini koymakta zorlanmaz ancak bunu hastaya anlatmak hususunda sıkıntı yaşar. Basit bir hastalığı bile ''halk dilinde'' anlatmanın güçlüğü ilginçtir. Sizce bunun sebebi nedir?

Tıp fakültesine başlayan bir öğrenci daha önce hiç duymadığı kavramlarla karşılaşır. Başlarda zorlansa da Latince terimleri, hocalarının kullandıkları yüzlerce kurallı kuralsız terimi hızla benimserler. Başka çaresi de yoktur. Böylece bir ''tıp konuşma jargonu'' edinir. Vefat veya ölüm yerine ''ex olmak'', bebek yerine ''infant'', ilerleyici yerine ''progresif'' gibi terimler diline yerleşmeye başlar ve tabii bir hal alır. 

Zamanla bu yeni dil diğer ''fani''lerle onun arasına bir set çeker ve ''diğer insanlardan farklılık veya üstünlük'' şeklinde sanal bir duyguyu tadar. Mezun olduklarında ise onlar artık farklı bir dil konuşan üstün insanlardır. Daha vahim olan ise tıp alanında eğitim veren fakültelerimizin en iyilerinin İngilizce eğitim veriyor olmasıdır. Bu öğrenciler sadece tıbbi meselelerde değil günlük mesleki konuşmalarında bile kendi dillerini kullanmıyorlar. Böyle bir dil yarasıyla yetişen hekim adaylarımız gün geçtikçe topluma yabancılaşıyor ve iletişimde problemler yaşıyorlar.

Sinan Hoca şöyle söylüyor: 

''Lisanın bilişsel işlevlerimizdeki merkezi rolü açık bir biçimde bilinmesine rağmen, insanlarımızı emanet ettiğimiz ve tıp biliminin gelişimi için kendilerinden çok şey beklediğimiz hekim adaylarımızın mezkur ve bu denli aşikar lisan sorununa kayıtsız kalması anlaşılabilir bir mesele değil. Bir lisan bilinci oluşturmak için çalışmaya ilk başlanacak vasat, bence sayılan nedenlerle ülkemizdeki tıp fakülteleridir. Bu fakültelerde aktif görev yapan hocalarımız başta olmak üzere, yetki sahiplerince bu sorun ciddi biçimde irdelenmediği takdirde, kendisinden ''hikmetli iş'' beklenen hekimlerin bu beklentiyi karşılayabilmeleri maalesef büyük çoğunlukla mümkün olmayacaktır.''

Doktor, Tabip ve Hekim
Doktor: Kökeni, Latince ''öğretme yeterliliği'' anlamındaki ''licentia docenti'' kelimesinin kısaltmasından türetilmiş olan ve ''öğretmek'' anlamına gelen ''docere'' kelimesine dayanır. Bu terim Arapça asıllı ''icâzâtü't-tedris'', yani ''öğretme yetkisi'' ifadesinden doğrudan tercüme yöntemiyle Batı dillerine geçmiştir.
Tabip: Tıp ilmiyle uğraşan kişileri tanımlamak için kullanılan Arapça kökenli bir sözcüktür. Antik Mısır'daki Teb şehrinin isminden türetildiğine inanılan bu terim, Osmanlı ve günümüz Türkçesinde kullanılmakta.
Hekim: Dilimizde ve bize yakın coğrafyaların dillerinde tababet (tıp bilimleri) ile uğraşan kişileri nitelemek için kullanılır. Arapça h-k-m olarak yazılan ''hüküm'' kökünden gelir ve karar veren, doğruyu yanlıştan ayırabilen kişi anlamlarında kullanılır. Hâkim, hakem ve hikmet gibi kelimelerle aynı kökten gelmektedir.

Tababetle uğraşan kişilere doktor demek, kelime anlamları düşünüldüğünde pek uygun görünmüyor. Zira doktorluk bir akademik seviyedir ve hem sadece tıbbiyeye mahsus değildir hem de tıp fakültesini bitiren herkes bu akademik dereceyle mezun olmaz. 

Tabip mi lazım, hekim mi?
Bu iki kelime derinlemesine incelendiğinde soru işaretleri oluşabilir. Tabip, tıp mesleğini icra eden kişidir. Burada, tıp mesleğinin genel geçer bilgisine sahip olmak ve bunu yeterli ve gerekli derece uygulayabilmek kâfi görünmektedir. Hekim sözcüğü ise anlam itibariyle çok daha derinlere uzanır ve bu kişilerde fazladan bazı özellikler aranması gerekir. Hekim, sadece kendisine öğretilen bilgiyle sınırla kalmayan, hikmet arayışında bir insanı tanımlar.

Kelimeler her yerde önemlidir. Kelimeler arasındaki bu küçük anlam farklılıklarını yok sayma ve onları birbirinin yerine ikame etme kolaycılığı, bizleri doğrudan asli anlamları yitirmeye götürebilir diyor Canan. Hekim-tabip-doktor sadece bir örnektir. Canan'ın bir dostunun sözü: 
''Haysiyet, izzet-i nefis, gurur gibi kelimelerimizi attık bir kenara, hepsine birden onur dedik. Onur geldi ama biz haysiyetimizden olduk.'' 

Her iki başlıkta kitabın ilk bölümü olan ''Bize Dair''den alıntıdır. En fazla ilgimi çeken kaos ve fraktallar ise apayrı bir başlığı hakediyor. İlerleyen günlerde o başlıkla buluşmak dileğiyle...

Keyifli Okumalar...








10 yorum:

  1. Çekilişe katılmıştım zaten :) Sonuçları bekliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Çekilişe katıldım. Çıkması ümidiyle bekliyorum. Kitap okumak istediğim kitaplar listemde, okunmayı bekliyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah okuma fırsatınız olur. Eminim çok şey katacaktır. Bol şans :))

      Sil
  3. Sinan Bey, uzun yıllardır ilgi alanımda yer alıyor. Hem yazılı hem de görsel basında yakından takip ediyorum. Bir gün Salacak sahilinde ailesiyle beraber mütevazı bir hava içinde otururken görmüştüm. Rahatsız etmek istemediğim için dialoga girmedim. Umarım uygun bir gün de olur. Hocayı çok güzel anlatmışsınız. Kaleminize sağlık. Çekilişe de katıldım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O halde siz de o şanslı insanlardan birisiniz. :) Sinan Hoca koca bir derya gibi. İstifade etmeyi bilmek gerek. Dilerim bir gün sohbet etme imkanı da buluruz. Şansınız bol olsun. :)

      Sil
  4. Kitap içeriğiyle de kapağıyla da beni oku diyor. Çekiliş kitabı da olunca ayrıca dikkatimi çekti. Sinan hocayı yakından takibe alalım bizde. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fikir dünyanıza çok şey katacaktır. Sevgiler. :)

      Sil
  5. hımmm hiç duymadım bi not alayım garik :)

    YanıtlaSil

Bu Blogda Ara

BUMERANG

Bumerang - Yazarkafe

BLOG SÖZLÜK

blog sözlük
Blogger tarafından desteklenmektedir.