Unutulmaması Gerekenler: Sohbet


Zaman zaman ''Unutulmaması Gerekenler'' ana başlığıyla kendimce unutulmaya yüz tutmuş şeyler hakkında yazılar yazıyorum. Daha evvelki yazılarım şunlardı:



Bu sefer bu başlığa ''sohbet'' kelimesini uygun gördüm. Çünkü biz, milletin büyük bir çoğunluğu olarak, sohbeti kuru bir laf etmekten tutun kelimenin kökenine kadar unutmuş durumdayız.

Türk Dil Kurumu sohbet kelimesini şöyle tanımlamış:

''Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl.''
Bırakın birbirimize yârenlik etmeyi iki kelam etmeyi, bazen selamlaşmayı bile unutur olduk...

Yukarıdaki resim sizce neyi anlatıyor?

İşte bu resmi anlatıyor. Kişi sayısınca pişen helva ve helva yiyerek sohbet eden insan topluluğu. 

Bu resimler Osmanlı Devleti'ndeki ''helva sohbetleri''nin temsili niteliğinde.  Kışın en soğuk geçen günlerinde bu sohbetler başlar ve 90 gün boyunca devam edermiş.Toplumsal bir değeri olması hasebiyle helva tatlısı tercih edilirmiş. Önceleri bir saray geleneği olan bu sohbetler zamanla halkın da gelenekleri arasına girmiş. Türküler, maniler, taklitler, oyunlar... Yani insanların bir arada ve etkileşim halinde olduğu ortamlar... Öyle ki sarayda ''helvahane'' adında müstakil bir yapı da yer almaktaymış. III. Ahmet döneminde Nedim'in önemli bir şair olarak ünlenmesinde de bu sohbetlerin payı büyükmüş. 

Bu satırları yazarken aklıma yine eski bir yazım geldi. Hatırlar mısınız bilmem ''Cezane evlerinde yemek'' ile ilgili bir yazı yayınlamıştım. Ölünün arkasından helva yapıp dağıtılmasını uygun bulmadığımı belirtmiştim. Osmanlılara baktığımızda helvanın şenlik havasında geçen bir ortamda yendiğini görüyoruz. Demek ki helva başlı başına bir yas unsuru değil imiş.

 Yazıma aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


Bir diğer Osmanlı geleneği ise akşam sohbetleri. Önceden kararlaştırılan bir komşuya gidilir, erkekler selamlık, kadınlar haremlik bölümünde toplanır, bu sayede konuşur ve birbirleriyle kaynaşırlarmış. Belli bir yaştan sonra çocuklar da bu sohbetlere dahil olurmuş, ancak söze müdahale etme hakları olmazmış. Dinler, bilgilenir ve kendilerini geliştirirlermiş. 

Bu akşam sohbetleri sayesinde insanlar birbirlerini daha iyi tanır ve daha hoşgörülü olmaz mı sizce de? Şimdiki çocuklara bakıyorum. Bazıları o kadar görgüden mahrum yetiştiriliyor ki gittikleri evde yapılmadık terbiyesizlik bırakmıyorlar. Komşuluk mu? O zaten ayrı bir mesele...

Ne zaman ki bu geleneklerimizi eda etmeyi unuttuk, o zaman yavaş yavaş kaybettik bir şeyleri. Bilmem farkında mısınız ama giden şeyler bizden, ruhumuzdan eksiliyor. Bünyemizi hapsettiğimiz teknolojik dünya yüzünden yakında konuşma kâbiliyetimizi de yitireceğiz.

Evlerimize televizyonun girmesiyle başladı her şey. Büyülenmiş gibi o kara kutuya odaklandık, bize bir şey soran ya da bir şeyler anlatmak isteyen çocuğumuzu susturduk. Sonra telefonlarımıza gömdük kafamızı. Onlar geliştikçe daha iyisine özendik, hep en iyisine sahip olmak istedik. Şimdi en ''akıllı'' telefonlarımız, bir değil binbir kutumuzla hayatın akışında uzay boşluğundaymış gibi ilerliyoruz. 

Sözlerimle teknolojiye karşı olduğum intibaını uyandırmak istemem. Lakin değerlerimizi, görgümüzü, kültürümüzü kaybedersek sahip olduğumuz teknolojinin kadri kıymeti kalacağını düşünmüyorum. Bilakis her şey bu kadar ilerlemişken medeniyetimizin üzerine yeni şeyler inşaa edebiliriz. 

Hep söylediğim bir şey vardır. Yine tekrar ediyorum. Batı medeniyeti karşısında bir zamanlar çok çok üst seviyelerde olan Doğu medeniyeti, ne zaman medeniyet inşa etmeyi bıraktı, o zaman gerileme sürecine girdi. İbn-i Sina'ların, Farabilerin kaldığı yerden bilgiyi, görgüyü, kültürü, ilimi, bilimi inşa etmeye devam edersek çok daha iyi bir dünyaya sahip olabiliriz. 

Sevgiler...





16 yorum:

  1. Teknoloji ile sosyal yaşam dengesini alt üst ettik. Yaşamaktan çok yaşadığını belgelemeyi daha önemli hale getirdik. Bunun yaninda bilgiye ulaşmakta kolaylaştı. Haliyle bilginlerinde değeri anlaşılamaz oldu. Sonuç olarak özümüzden kopup teknolojinin kölesi olma yolunda hızla yol alıyoruz.Umarım düzeliriz.

    Keyifli bir yazı olmuş...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım... Bu gidişin sonu hayır değil lakin bir şeyleri değiştirmek bizim elimizde. Teşekkür ederim.

      Sil
  2. Artık sadece biyolojik olaraka yaşıyoruz sosyolojik yaşam yok oldu. Keşke yine öyle sohbetler olsa ah nasıl özendim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah keşke... Hatırlarım da çocukluğumda babam televizyonu kapatır, 1 saat okuma ve okuduklarımız üzerine istişare etme saati düzenlerdi. Ne de güzeldi. Artık öyle anlamlı şeylerden çok az bahseder olduk...

      Sil
  3. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz ve güzel bir şekilde kaleme almışsınız.Emeğinize sağlık zaman ilerledikçe daha çok değerlerimizi kaybetmeyiz inşallah sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah. Teşekkür ederim. Sevgiler. :)

      Sil
  4. oo helva geleneği iyimiş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sevdim. Modern versiyonunu deneyeceğim :)

      Sil
  5. Güzel bir konu seçimi, emeğinize sağlık..

    YanıtlaSil
  6. Sofradaki sohbetli resim çok hoşuma gitti.Ben de aileyle yenilen yemekleri ve sohbeti çok severim :) Güzel bir konuydu.Teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. Çocuklara arkadaş gibi davranacaksınız dedi birileri. Anne babalar da buna uymaya başladı. Ben buna pek sıcak bakmıyorum doğrusu. Çocuk herkesi kendi yaşıtı gibi görmeye ve saygısızlık yapmaya hak kazandı. Halbuki anneyi anne, babayı baba, komşuyu komşu olarak bilip yaşlıya ayrı arkadaşına ayrı muamele yapmasını öğrenmeli. Lafa laf dişe diş şimdiki çocuklar. Hiç edep yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle. Ne çocuk haddini biliyor ne büyük. Saygı, sevgi gibi değerler birer birer yok olmakta. Allah yardımcımız olsun!

      Sil

Bu Blogda Ara

BUMERANG

Bumerang - Yazarkafe

BLOG SÖZLÜK

blog sözlük
Blogger tarafından desteklenmektedir.