Kırgınım...
Kırgınım…
Kırgınım
insanlara…
Hoşlanmadıkları
durumlara bir hayvan yakıştırması yapan ama o ‘’hayvan’’ kadar bile duyarlı
olamayanlara kırgınım.
Sevilmeye
değmeyecek biri olduğuma inandıranlara, cenneti düşlerken cehennemi
yaşatanlara, gölgesine sığındığım ağaçları bir bir devirenlere kırgınım.
Dost
gibi davranıp yarı yolda bırakanlara, içlerinde besledikleri kıskançlık duygusu
yüzünden tüm masumiyeti kaybolanlara, eksilerini kabullenmeyip artılarıyla
örtbas etmeye çalışanlara kırgınım.
Olduğu
gibi görünmek yerine maske takanlara, yalancılara, zehir dilli insanlara,
mutluluğumdan haset duyanlara, huzur vermek yerine acı veren insanlara
kırgınım.
Paramparça
edip kırıklarımı toplama gereği bile duymayanlara, büyük sözler verip sözünün
eri olmayanlara, çoğaltmak yerine eksiltmeyi vazife sayanlara kırgınım.
Yüzümdeki
gülümsemeyi gereksiz bulanlara, sadece kendisi için yaşayanlara, yokmuşum gibi
davrananlara kırgınım.
Saçlarımdan ayak ucuma kadar kırgınım.
Kırgınlık
yorgunuyum adeta. Hayal kurmaktan, ümit etmekten korkuttuğunuz bir hayat
yolcusuyum.
İnsanları
sevmekten, değer vermekten, onlara güvenmekten alıkoyduğunuz bir mahkumum.
Fakat,
yine de, her şeye rağmen... Beni kırgınlıklarla beslediğiniz zaman dilimlerine
dönsek… Yine, en başından, aynı fedakarlıkları göstermekten asla taviz
vermezdim uğrunuza. Çünkü çıkarsızca, koşulsuzca, safça sevmek ve değer
vermek bunu gerektirirdi.
Siz
bana en yakın ama aslında en uzak insanlar!
Benim
de hatalarım, kusurlarım oldu. Ben de yanlış yaptım. Siz ise bana hemen
silahlarınızı doğrulttunuz. En ağır sözlerinizle bir yılan gibi soktunuz.
Gördüğünüz en duygusal insan olduğumu bilmenize rağmen, beni
gözyaşlarına boğdunuz.
Unutmak
istedim.
Unutamadım…
Sizi
en içten hislerimle affediyorum.
Dilerim
başka insanlar için aynı hüzünler tekerrür etmez.
Hayatımdan
ışık hızıyla çıkmanız gerektiğini bana öğrettiğiniz ve kattığınız hayat
tecrübesi için teşekkür ederim.