Çetin'in Hikayesi

Adı Çetindi. Adı gibi müşkil ve inatçı olan Ankara soğuğunda hayat mücadelesi veriyordu. Bedeni çocuk, ruhu ihtiyardı Çetin’in. İhtiyaç kutusundan aldığı ve pek de ısıtmayan eski püskü bir montu, ucu delik ayakkabıları vardı. Ve bir de o çocuk yüzünün ardında oldukça abes duran, oturaklı bir ifadesi... Metroya binmişti. En çok da ısınmak için. Tıklım tıklım olmuş insan yığını sayesinde ısınmış metro, işlerinden yorgun argın çıkmış, yüzlerinde soğuk ve anlamsız ifadelerle dolu, kendini fazlasıyla dertli sanan bin bir çeşitli insanla doluydu. Çetin’in elinde bir poşet vardı. Poşetin içinde de satmak için çabaladığı mendilleri. Diyordu ki:

‘’Bir mendil alır mısınız? Küçük bir kardeşim var. Ona ben bakıyorum. Ailem yok. Nolur! Bir mendil alın.’’

Şimdi insanlar kafalarını kaldırmış, yolda görseler asla dönüp bakmayacakları, bu temiz yüzlü çocuğa bakıyorlardı. Kimi acıyan gözlerle, kimi öfkeyle ama bakıyorlardı işte! O an sanki dünya durmuş ve büsbütün Çetin olmuştu. Oranın merkezindeydi Çetin. Metro, istasyonda durdu. Bir amca: ‘’Hadi evladım koş diğer vagona geç.’’ dedi Çetin’e. Ve Çetin gitti.

Metrodan ne zaman ve nerede indi? Evi var mıydı, varsa neredeydi? Bilmiyordum. Belki daha fazla devam edebilirdim Çetin’in hikayesine. Belki ona bir ev, evine bir kase çorba koyabilirdim. Ama bilmiyordum işte. Ah imkanım olsa dünyaları sersem o ve kardeşine dedim içimden ama neye yarar? Ben o metrodan inip Çetin’i bulmaya gidemedim…

O an elimdeki kitabı ve üzerimdeki yorgunluğu attım bir kenara. Günlerdir gözyaşı akıttığım dertleri de fırlattım. Çetin olmak istedim bu hayata karşı. Çetin ve yenilmez! Belki o zaman koruyabilirdim Çetin ve onun gibi binlercesini…


*Bu hikaye 17.10.2016 tarihinde metroda gördüğüm mendil satan çocuk için yazılmıştır. Adı Çetin değildi belki, kimileri yalan olduğunu düşünmüştü belki, gerçekten birileri zorluyordu onu belki ama farketmezdi. O bir çocuktu, dilenmiyordu ve sadece elindekileri satmak istiyordu. Gösterdiği bu emek yetmez mi? O ve onun gibi miniklere yardımcı olmayı vazife bilen insanlar olmalıydık... Biz eve gidiyorduk, sıcacık bir çorba içmeye gidiyorduk, ailemizle muhabbet etmeye gidiyorduk, kuş tüyünden yatağımızda uyumaya gidiyorduk. O nereye  gidiyordu? Kim bilir. Çetin ve masum olmaya devam et çocuk! Belki sadece bakmazlar, aynı zamanda ''görürler'' de seni. Belki bir gün...


8 yorum:

  1. Duygu yüklü bir yazıydı efendim, umarım görürler... Umarım.. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Yüreğinize sağlık, ne büyük bir yara o cocuklar. Aslinda hepsinden tek tek sorumluyuz. Görmemiz gerek be el uzatmamız gerekırken .....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke! Keşke bir şeyler yapsak. Keşke bakıp geçmesek öylece...

      Sil
  3. Sonra niye yardım etmedim diye düşündüğünü biliyorum kardeşim. Birgün umarım yeniden görürsün onu

    YanıtlaSil
  4. Bakmak ve görmek arasındaki o ince çizgiyi keşfedebilsek.belki yaralara merhem,dertlere derman olurduk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke efendim. Keşke keşfedebilsek. İnanıyorum ki bütün bir insanlığı kurtarabilirdik...

      Sil

Bu Blogda Ara

BUMERANG

Bumerang - Yazarkafe

BLOG SÖZLÜK

blog sözlük
Blogger tarafından desteklenmektedir.