Sosyal Medyanın Yok Ettiği Hayatlar





Bir günün 24 saat olduğunu düşündüğümüzde aslında geniş bir zamana sahipmiş gibi hissederiz öyle değil mi? Oysa zaman öyle hızlı akıp giden bir olgudur ki bu bir günün sonunda sahip olduklarımızın üzerine katabildiklerimiz aslında en değerli hazinemizdir. 

Peki nasıl geçiriyoruz 24 saatlik zaman dilimimizi? Her bir saatini dolu dolu geçiriyor muyuz? Günün sonunda yatağa uzandığımızda kendimizi tatmin olmuş hissedebiliyor muyuz? Neler öğreniyoruz? Ufkumuz genişleyebiliyor mu? Mutlu hissedebiliyor muyuz? Birçoklarımız için bu soruların cevapları aşikar. Koskoca bir hiçle güne son veriyoruz.

Bunu neden yapıyoruz? Bize bahşedilmiş bu güzel hayatı daha anlamlı kılmak varken neden boşa kürek çekiyoruz? Nedir kendini tüm dünyaya ispatlama derdi? Ne olmuş en lüks otelde tatil yapmışsan, suit odalarda kalmışsan, şık restoranlarda yemek yemişsen? Ne olmuş yeni bir işe girmişsen, yeni bir ev almışsan, davetlere gitmişsen? Ne olmuş yeteneklerin varsa, güzelsen, yakışıklıysan, uzun boyluysan? Gerçekten sahip olmayı hedeflediğin meziyetler bunlar mı? Bu kötülüklerle dolu dünyayı güzel kılabilecek daha anlamlı erdemler yok mu? Bütün mahremiyetini insanlara sunarak neyi elde etme peşindesin? 

''Hangi devirde yaşıyoruz Allah aşkına, kendimi eve mi kapatacağım? Asosyal mi olacağım?'' dediğini duyar gibiyim. Ama sen bu mevcut halinle zaten asosyalsin. En son ne zaman bir arkadaşınla uzun uzun sohbet ettin? Ne zaman eşinin yüzüne doya doya baktın? Ne zaman çocuğunu sevgiyle kucakladın? Bunları yapmak istediğinde de hep bir şeyler araya girdi öyle değil mi? Facebook bildirimin geldi, whatsapp'dan arkadaşın yazdı. Karşındakinin yüzüne bile bakmazken yer bildirimi yapmakla meşguldün unuttun mu? Sorarım sana bu asosyalliğin ta kendisi değil de ne ?


Bu yazıyı okuyan sevgili arkadaşım! Eğer bunları üstüne alınıyorsan durup bir düşün derim ben. Teknolojiye ve beraberinde getirdiklerine karşı bir insan değilim. Aksine bugün bu blog'da bu yazıyı paylaşarak ben de katkı sağlıyorum. Tek farkımız şu olabilir. Ben umarsızca saatlerimi sosyal medya'da onun bunun yediğini, içtiğini, gezdiğini inceleyerek harcamıyor ve özel hayatımın gizli kalmasını tercih ediyorum. Şimdi sosyal medya ile ilgili bazı tespitlerimden bahsetmek istiyorum.

1) Sosyal medya içki, sigara, uyuşturucu bağımlılığı gibi bir bağımlılıktır. Hatta uyuşturucu bağımlılığının bile tedavisi mümkünken sosyal medya bağımlılığının tedavisi hiç kolay değildir. Herhangi bir klinik veya psikolog size yardım edemez. Siz kendi kendinizi bu bağımlılıktan kurtaracak tek insansınız.

2) Çok küçük yaşlardan itibaren kullanmaya başladığımız sosyal medya hesaplarında yaptığımız paylaşımlardan sorumluyuz. Paylaştığımız şeyler silsek dahi kolayca kaybolmuyor. Bu da ileride sıkıntılar yaşamamıza neden olabilir.

3) Sosyal medya bizi yalnızlığa ve depresyona sürüklüyor. Başkalarının hayatlarını takip etmekten kendi hayatımızı yönlendirmeye vakit bulamıyoruz. Onun daha güzel olması, zengin olması, iyi bir kariyere sahip olması, mükemmel bir evlilik yapması seni cezbederken sen yerinde sayıyorsun, farkında değilsin ve kendini sevme özelliğini kaybediyorsun. Oysaki her insan ayrı bir dünyadır. Sen başkalarının dünyalarına sıkışmayı tercih ediyorsun.

4) Hiç kimse Facebook'da göründüğü gibi mükemmel bir hayat yaşamıyor. Hayat Instagram fotoğraflarından ibaret değil. Twitter'da yazdığı cümleleri karşına geçip söyleyemeyecek bir sürü insan var. Whatsapp durumunda gülücükler, kalpler de olsa kalbi kırık olabilir bir insanın. Başkalarına özenme! Onların birçoğu çift kişilikli insanlar.

5) ''Ne kadar çok beğeni alırsan o kadar çok kusursuz olursun.'' algısı yanlış. Bırak da insanlar seni gerçek hayatta beğenip takdir etsin.

6) Ne kadar saçma görünse de sosyal medya ayrılıkların ve boşanmaların bir numaralı sebebi haline gelmiş durumda. Sosyal medya aracılığıyla aldatmalar sonucu yıkılan evliliklerin olduğu üzücü bir gerçek. İnsanların birbirine duyduğu güveni sarsan bir mecra sosyal medya.

7) Sosyal medya yüzünden zamanımızı verimli geçiremiyoruz. Bir gün içerisinde yapabilecek  bir dolu uğraş varken zamanımız sosyal medya'da hunharca akıp gidiyor. Kitap okumuyoruz, kendimizi geliştirmiyoruz, yeni bir bilgi öğrenmiyoruz. Sosyal medyanın beyinde büyük hasarlara yol açtığını düşünüyorum.

8) Gezerken bile ellerimizde akıllı telefonlarla gezer olduk. Gezdiğimiz yerlerin güzelliğini hissetmek ve yaşamak varken fotoğraflar paylaşıyor ve kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Yemeğin tadını almak, kokusunu koklamak varken ilk olarak fotoğrafını çekiyoruz. Sizce de acınası bir durum değil mi?




Bu liste daha uzar gider. Ben sözlerime devam etmek yerine sizi sosyal medya diyetine davet ediyorum. Kullanmayalım demiyorum. Günümüzün gereklerine elbette uyum sağlamak zorundayız. Ancak ömrümüz kısıtlı ve bu hayatın çok daha yaşanılası bir yer olduğunu lütfen unutmayalım. Kendimizi sınırlayalım. Okumaya, öğrenmeye daha fazla, sosyal medya ''eğlence''sine daha az vakit ayıralım. Birbirimizi takip etmek yerine arayalım, muhabbet kuralım. Karşılıklı telefonlara bakmak yerine gözlerimizin içine bakalım.Konuşacak bir şey elbette bulunur. Olmasa bile bir insanı ciddiye aldığını başını yere eğerek gösteremezsin. Teknolojiyi bize maksimum faydası olacak şekilde kullanalım. Filmlerdeki gibi bir zaman makinem olsaydı yüzyıllar öncesine giderdim. İnsanların konuşarak anlaştığı dönemlere. İmkanların kısıtlı olduğu ama konuşmanın özgür hissettirdiği günlere. O kadar geriye gitmesem de olur. Çocukluğuma dönebilsem keşke. Televizyonun, bilgisayarın olduğu ama günümüzü bu denli işgal etmediği, sokakta oyunlar oynadığımız, oturup isim,şehir,bitki oynadığımız, gazetelerden kağıt bebek toplayıp giydirdiğimiz, kağıtta adam astığımız, sos oynadığımız, Miço okuduğumuz, atari oyunları oynadığımız veya Mario oynamak için bilgisayarı açtığımız günlere gitmek isterdim. Varsın elimin altında olmasın her bilgi. Oturup kapkalın ansiklopediler okumayı bugünkü beyin boşluğuna tercih ederdim. Yeni neslin bunlardan yoksun olduğunu bilmek gerçekten çok acı. Ama bunun bilincinde olanlar olarak bize büyük görevler düşüyor. Etrafımızdakileri bilinçlendirmek, duyarlı çocuklar yetiştirmek, teknolojinin nimetlerinden faydalanarak geleceği en güzel şekilde inşa etmek bizim vazifemiz. Başarılı olmak dileğiyle...

Hiç yorum yok

Bu Blogda Ara

BUMERANG

Bumerang - Yazarkafe

BLOG SÖZLÜK

blog sözlük
Blogger tarafından desteklenmektedir.